5 Ekim 2015 Pazartesi

16 Eylül 2015 Çarşamba

yırtık paçalı çocuğa aşıktı...ayakları çamur başını eğen gözlerinin içine bakmaktan utanan sahi o nerede?
kanayan parmaklarını silmek için kaleme ihtiyacı vardı bir yarabandı saklıydı boş sayfada hırçınlığı kendi içinde ki kalabalıklığınaydı beklentilerdi onu yaralayan başkalarının ondan onun başkalarından beklediği beklentiler...
nereye gitse hep başka insan lanet bir yazıcıydı bunu ölmemek için yapıyordu lanet bir yazıcı olsa da yaşamasını sağlayabilecek kadar da iyi bir yazardı!

deliliğin katmanları var mıdır dedi gıcırdıyan diş telleri
hiç susmadan çığlık atan yanlarından kaçmak için kaçtığı insanlar var mı insanların?
elini tutmak isteyen herkesi belleğin de öldürmek isteyen bir varoluşu taşıyor mudur kalemin eğri ucu.
tükeniyorum tükeniyorum...
tükenmek için tüketebileceği yanları olmalı mı insanın? yokluğun düzeyleri var mıdır? nefes alamıyorum...
acı eşiği denilen şu eşik ben de hep sıfır   bu göze ne kadar güzel gözüküyor sıfır derken gözlerime baksaydınız pek öyle olmadığını görürdünüz bakmayın çünkü ben de sizin gözlerinize bakmak istemiyorum artık...
sessizlik...boşluk... aç parantez kapa parantez hiç bir şey yerleştirme içine tek istediğim bu!

8 Eylül 2015 Salı

yoruldum tanrım gerçekten yoruldum.ne öğrenmeye çalıştığımı bilmiyorum yalnızca batıyorum .

4 Ağustos 2015 Salı

Bazen kendini görmek için seni gören birine ihtiyaç duyarsın artık senden nefret etse bile!

11 Mayıs 2015 Pazartesi

BAŞKA BİR KAFA MÜMKÜN

Boynumun yüz ölçümünde parmaklarımı yitirdim.
naftalin kokan çocuklar uğradı saç tellerime.
Kabul etmiyorum ben değildim akordiyon da ki klavyenin tuşlarından kaçan.
Sevmiyorum anlamını açık seçik sunan cümleleri sevdim kapalı cümle çocuklarını… Sonra terk ettim, kaybettim onlar öyle istedi kazanamayacaktım zaten benim olmayan müzik notalarını, dedi ki bana ak sakallı dede anlamlar sanrılarla gerçekler arasında saklıdır. Ama demedi ki sanrı mı anlamlı kılan gerçek mi?
Şimdi gittim yine bilinmeyen sokaklarda ayyuka çıkması muhtemel olmayan tren raylarına veda ettim.
Yine bir beklenilmezlik edasıyla kalabalıklaştım uzanabilecekleri kadar yakınlıkta dokunamayacakları kadar uzaklıktayım tuşların.
Yazılarla doluysam anlamsızsa kelimeler fazlaca kalabalıksa eğer resimler sadece kan revan değildi oysa.
Ve ben valizsiz günlerden kalma ayak parmaklarımda buldum sonsuz aşkı hep beni ileriye götüren.

Blog Arşivi